28 Mayıs 2007 Pazartesi

Fatih Akın “Beraberce ayakta kalırız, ayrılırsak devriliriz”

“Together we stand, divided we fall” sözleri, felsefi lirikleriyle tanınan rock grubu Pink Floyd’un Hey You adlı şarkısının bitiş cümlesidir. 60. Cannes Film Festivali’nde alıntıladığı bu sarsıcı sözlerle Fatih Akın da umudun olmadığı bir dünyada yaşanmayacağının, birliğin şu anda Türkiye için gerekli olduğunun altını çizdi.

Çıkış yapan ilk filmi Duvara Karşı’yla 2004 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’yı kucaklayan Fatih Akın her zaman insanları birbirlerinden ayıran duvarların karşısında dikilmiş bir sinemacı. Son filmi ‘Yaşamın Kıyısında’ ile bu kez Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü’ne layık görüldü. Ödülü alırken yaptığı konuşma sırasında alıntıladığı cümle onun sinemasını açıklar nitelikte. Akın, her zaman bizi ayıran duvarların karşısında bir duvar gibi dikilmemiz gerektiğini, gerekirse kafamızı duvarlara çarpmamız, köprüler kurmamız, yollar kat etmemiz ve sonunda eve, bizi biz yapan yuvaya dönmemiz gerektiğini söylüyor.

Köprüden yükselen sesler
Kimliksizlik, göç ve ezilen kadınları anlattığı filmleriyle dünya sinemacısı kimliği edinen Fatih Akın, Almanya’ya göç etmiş Türk bir ailenin oğlu, isyan eden ve kendi yolunu çizen, aynı zamanda da hikayeleriyle dans etmeyi bilen bir sinemacı. Filmlerindeki en önemli özelliklerden biri kamerasını çevirdiği kendini bir yere ait hissetmeyen kahramanların yolculuklarının genelde İstanbul’da bitiyor olması.
2005 yılında çektiği ve Ceza’dan Sezen Aksu’ya iki yakası birbirine varmayan bu şehirde müzik yapan bir çok sanatçıya yer verdiği İstanbul Hatırası, Fatih Akın’ın belki en isyankar filmi, çünkü sözü hayata müzikle baş kaldıranlara veriyor. Her telden çalan fakat aynı nağmeyi tutturan bir müzik bu, bütün hareketlerin kalbindeki İstanbul’un müziği. Ama tuhaf bir şekilde isyankar bir ruhu yok bu belgeselin. İstanbul müziğini tanıtmak için çektiği, kokularla, renklerle, büyüyle ama en çok kabullenmekle alakalı bir şölen demek daha doğru olur. Dünyayı değiştirmeyi ağzına almayan bir dili var. Tüm müzisyenleri ve şarkıları dinledikten sonra anlıyoruz ki, ancak ruhta bir değişim olursa, dünya değişir. Ancak bütün desenleri görürsen –filmin açılışındaki kuş bakışı İstanbul Boğazı görüntüsü gibi – ancak o zaman parçayı bütün zannetmeyi bırakırsın.

Başkaldıran kadınlar

Fatih Akın’ın filmlerinin hammaddesini müzik oluşturuyor. Müzik, hudutları olamayan, dolaysız ve daimi bir zevk onun için. Ancak bu heyecanlı aşk dansında canları pahasına kendilerini müziğin ritmine kaptıran kadınlar var. Akın’ın filmlerinin kalbinde, kadınların önceden tahmin edilmeyen başkaldırıları atıyor. Hiçbir şey istemelerine izin verilmeyen bir dünyada çok şey isteyen kadınların hikayelerini anlatıyor. Duvara Karşı’da ailesinin baskılarından kurtulmak için Cahit’le evlenen Sibel, Yaşamın Kıyısında’da ise beş parasız kendini Hamburg sokaklarına atan Ayten, dünyada kendilerine biçilen küçücük rolden dehşete düşüp kendi uzun metrajlarını yaratmaya kalkan heyecan verici kızlar. Akın’ın lüksü, kadınların tek bir isteği değil, onların yetinmeyip daha çok şey istemeleri ve bu yüzden acı çekmeleri. Bunun yanı sıra, onları yaşamlarının merkezine oturtan ve dibe vurana dek bunun farkına varamayan erkekler. İstediklerinin onlara sağlaması gereken mutluluktan yoksun kalınca erkek de kadın da bir kazazedeye dönüşüyor sonunda.

Başkaldırının çeşitli dereceleri var, ama Fatih Akın filmlerinde hiçbirinden mahrum etmiyor bizleri. Yine de bir şeyler kalıyor geriye, onun hakkında söylenmesi gereken. İşte bunun için son bir cümle daha gerekiyor: O, kıpırdamadan durduğunda bile insanın içinde uçmak istiyor izlenimi uyandıran bir insan.

Hiç yorum yok: