22 Şubat 2010 Pazartesi

Enid Blyton: Gizli Yediler




Enid Blyton’un Gizli Yediler serisinin konusunu, ağaç evde yapılan gizli kulüp toplantıları, parolalar, yakaya takılan rozetler ve kırsal İngiltere’nin çocuksu ve saf ortamında geçen macera ve dedektiflik öyküleri oluşturur. Serideki kitaplar, çok iyi birer edebiyat örneği olmasalar da konuları itibariyle çocukları hemen sarıp sarmalayacak renkli bir aksiyona sahiptirler. Kesintisiz devam eden macera boyunca, hayaletli şatolar, sirkler, lunaparklar gibi renkli ve ilginç yerlerde süren aksiyonun hızı hiç kesilmez ve hikaye okuyucuya olabildiğine eğleneceği bir şekilde anlatılır.


Gizli Yediler Kulübünün üyeleri Peter, Janet, Pam, Colin, George, Barbara, Jack ve yediye dahil olmayan köpek Scamper’dır. Bu yedi çocuk kendilerinin zehir hafiyeler olduklarını hayal edip parolaları ve rozetleriyle gizli bir kulüp kurmuşlardır. İngiltere’nin kırsal ortamında bisikletlerine atlayıp özgürce gezinirler, eski şatoların duvarlarının arasında oyunlar oynarlar, ve dışarıda birileri kötülük peşinde olduğunda onu durduracak bir numaralı kahramanlar olduklarını her fırsatta kanıtlarlar.


Serinin bu ikinci kitabında çocuklar, Lady Lucy Thomas’ın çalınan inci kolyesinin peşine düşerler. İnci kolye çocukların kovboy-kızılderili oyunu oynadıkları Milton malikanesinden çalınmıştır ve hırsızlığın olduğu gün Peter ve Colin bahçe duvarından atlayıp kaçan bir adamın siluetini görmüşlerdir. Dahası ellerinde, adamın başında hafif bir kellik olduğu, dallara takılmış mavi üzerine kırmızı çizgili bir yün parçasından üzerindeki giysinin nasıl olduğu gibi ip uçları da vardır. Ayrıca bahçe duvarının etrafındaki çamurlu toprak üzerinde tuhaf denecek kadar fazla, yuvarlak izler bulmuşlardır. Bu duvara ancak bir akrobatın tırmanabileceğini düşünen çocuklar kasabaya yeni gelen sirki bir ziyaret etmenin doğru olacağını düşünüp bisikletlerine atlar ve kaotik sirk ortamında hırsızın peşine düşerler. Kayıp parçaları yerlerine yerleştirmeleri ve bir puzzle sahnesi gibi masaya açtıkları olayı oyunvari bir şekilde çözmeleri uzun sürmez. Hırsız, sopalar üzerinde yürüyerek akrobasi yapan Louis’dir.


Küçükler için yazılmış bir Agatha Christie gizemi sayılabilecek bu öykü ve serinin öteki öyküleri tehlike ve macerayla sarmalanmış oldukça etkileyici bir dedektiflik havasına sahipler. Evden ve yaşadığı sokaktan ayrılmayan, bisikletine atlayıp maceradan maceraya koşma şansı olmayan ve muhtemelen çok sıkılan şehirli çocuklar için bir kaçış dünyası niteliğindeler. Ayrıca suçluyu çocukların yakalıyor olması, büyüklerden tek bir yardım bile almayıp tehlikeleri kendi başlarına atlatıyor olmaları, kitabı okuyan çocuğu güçlendirecek ve onun çocuk dünyasını daha da genişletecektir.


Olumsuz tek bir yönü var o da çocukların yedisinin de –kızların kız gibi, erkeklerin de erkek gibi davrandıkları durumlar hariç- yedisinden ayırt edilmemesi. Arada bir kulübün başkanı olmasıyla öne çıkan Peter dışında hiçbirinin belirleyici bir kişilik özelliği yok. Buna rağmen kitapları, kendisini ve arkadaşlarını düşünerek okuyan bir çocuk için pek de önemli bir sorun sayılmaz. Sonuçta serideki kitaplar öyle bir aksiyonla donatılmışlar ki, “hangi çocuk gizli kulüplerden, ağaç evlerden, parolalardan hoşlanmaz ki,” demekten başka bir şey kalmıyor geriye.

Enid Blyton: Afacan Beşler





Batık gemiler, ıssız adalar, terk edilmiş şatolar, yıkık kaleler, ve en basitinden ağaç evler çocukların ilgisini çeker. Bunun nedeni, çocukların, yetişkinlerden ayrılıp kendi başlarına hareket etme ihtiyaçlarıyla açıklanabilir. Enid Blyton’un da çocuklara romanlarında verdiği en büyük özgürlük budur. Onun kitaplarında çocuklar bisikletlerine atlayıp günlerce evden uzakta kalabilirler, anneleri de onlara mutlulukla el sallamadan önce yolda yesinler diye içlerinde salamlı, yumurtalı sandviçler, çikolatalı kekler, kök birası ve limonata olan dev gibi piknik sepetleri hazırlamayı unutmaz.



Okul çıkışı ağaç evde toplanıp maceraya atılan Gizli Yediler’in aksine Afacan Beşler maceralarını yaz ve kış tatillerinde yaşarlar. Bu yüzden öyküye suçun çözülüp suçlunun yakalanmasının yanı sıra bir de yeni yerlerin keşfi, yeni insanlar ve daha büyük bir macera eklenir. Blyton’un dünyaları korunaklı, eğlenceli ve çocukların kolaylıkla iyiyle kötüyü ayırt edebilecekleri dünyalardır. Bir başka değişle, onun dünyalarının gerçek hayatla alakası yoktur.



Afacan Beşler; Julian, Dick ve Anne adlı 12 ile10 yaşları arasındaki üç kardeş ve onların 11 yaşındaki kuzenleri Georgina’dan oluşur. Ancak Georgina bir tomboy olduğu için kendisine George denilmesini tercih etmektedir. Kimilerine göre Enid Blyton’un en başarılı olduğu seri Afacan Beşler’dir. Karakterler daha belirgin, psikolojileri daha ortadadır. Aralarında kendisine Georgina denildiğinde küsüp giden bir üyeleri bile vardır.



Five on a Treasure Island, 21 kitaplık serinin ilk kitabı. Bu bölümde çocuklar yaz tatillerini geçirmek üzere amcaları ve kuzenleri George’un yanına Kirrin Koyu’ndaki 300 yıllık büyük taş eve giderler. Başta ters ve tuhaf bir çocuk olan George’la anlaşamasalar da zamanla birbirlerine alışırlar ve beraberce denize girip lezzetli yiyecekler yiyerek günlerini gün ederler. Koyun karşısındaki ıssız adaya çıkmaları, adanın yakınındaki batık geminin esrarını çözmeleri ve ıssız adadaki yıkık kalenin altında uzanan tünelleri gösteren bir harita bulmaları fazla zamanlarını almayacaktır. Kemerli girişleri, yerle bir olmuş kuleleri, yıkılmış duvarlarıyla hala gururlu bir şekilde yükselen kalenin zindanlara açılan tünellerinin ardında bir define gizlidir. Çocuklar evden hafta sonunu adada geçirmek için izin alırlar. Yiyecek, içecek, kürek, ip, el feneri, ve battaniyeden oluşan envanterleriyle sandala atlayıp adaya çıkarlar. Ürkütücü, karanlık ve yankılarla dolu tünellerde defineyi aramaya başlarlar. Ancak yalnız değillerdir. Adaya yabancılar çıkmıştır ve onlar da definenin peşindedirler. Elbette çocuklar bir kez daha akıllarını çalıştırıp adaya çıkan bu yabancılardan kurtulacak ve altınları George’un babasına başarıyla teslim edeceklerdir.



Kitap altınların bulunmasıyla bitmiş olabilir ama serinin öteki kitaplarında adaya çıkan yabancılar yakalanmayı, George’un yaşadığı 300 yıllık evin altından adaya uzanan tüneller keşfedilmeyi, ve adanın üzerindeki sır perdesi aydınlanmayı beklemektedir.